21 Kasım 2011 Pazartesi

GÖZ-GÜÇLÜ-GELMEK KAAN TÜRK




- 100… 200… Anlaştığımız gibi…
- Benden bu kadar o zaman.
- Tekrar ne zaman görüşeceğiz?
- Onu sen biliyorsun…
- Peki, seni arayacağım….


*********************************************************
-         - Haftaya bugün, yeniden?
-         - Sen bilirsin.

Bekletmek bir insana yapılabilecek en büyük eziyettir. Bugün buluşma günüydü ve kadın adamın aramasını beklemekten sıkılmıştı. Cesaret versin diye içmeye başladığı şarap sonuna yaklaşıyordu. Adamı aramaya karar verdi. Sarhoşluğun verdiği titreme numaraları çevirmesine engel oluyordu. Bir kaç başarısız denemeden sonra telefonla verdiği savaştan galip ayrıldı. Fakat her zaman yeni bir cephe açılır. Çağrısı cevaplanmayacak gibi görünüyordu ama bazen işler hep ters gider. Adam telefonu soluk soluğa açtı:

-        -  Efendim?
-        - Neredesin sen?
-        -  Aramanı bekledim.
-        -  Buluşmayacak mıyız?
-        -  Onu sen biliyorsun.
-        -  Bu kez sen bana gelir misin?
-        -  Peki.

Kapı çaldı. Adam siyah deri montuyla kapıdaydı. Merhabalaşma fasılları hep hızlı geçer. Deri montuna uygun siyah poşeti kadına uzattı. Kadın poşetteki biraları tıngırdatarak mutfağa gitti. Dolaba iki bira eksik yerleştirdi. Elinde açık iki birayla odaya döndü. Sağ elindeki şişeyi soldakine tokuşturup adama uzattı ve büyükçe bir yudum aldı. Biralar henüz yarılanmamışken mecburiyetmişçesine hızla odaya çıktılar. Adam kendinden geçmiş gibi soluyordu. Erkek olmanın biyolojik olarak kendine verdiği güçle kadını bir hamlede yatağa fırlattı ve yaklaştı. Vücutları birbirine değdi. Adam dudaklarını kadının boynuna işliyordu. Sonrası iyilik güzellik…

Ortalama 1.65 – 1.70 boylarında bir kadının taşıyabileceği en ağır silah duygularıdır. Ve bir kadın size aşık olmuşsa belaya son bir durak kalmış demektir. Çünkü; bir kadının aşık olması namlunun size dönmesidir.
Kadın önceki iki buluşmanın tesirinden bir türlü kurtulamıyordu. Çok fazla erkek bedenine dokunmuştu. Gözleri kapalıyken bir erkek bedeninin herhangi bir yerine parmak ucuyla dokunsa neresi olduğunu anlayabilecek kadar çok erkek geçmişti bedeninden. Hatta o kadar ki sevişmekten zevk almamaya bile başlamıştı. Fakat bu kez silah tutukluk yapmıştı. Bir aşığın yaşayacağı tüm klişeleri yaşıyordu. Karnı ağrıyor gibiydi. Sebepsiz bir mutluluk yüzündeydi. Ve aynı zamanda mutluluğu yakalayamama ihtimali huzursuzluk yaratıyordu. Evet, klasik bir modeldi. Bunca yıl sonra birini sevmek bütün planlarını alt üst etmişti.

Birine aşık olmak birlikte uyanmayı hak ettirir ama dünya adil değildir. Yalnız uyanmanın sıkıntısı çoğu zaman telefona sarılmayı tetikler. Kadın da her klişe aşık gibi telefona sarıldı. Numarayı ezberden çevirdi ve beklemeye başladı. “Merhaba. Nasılsın? Ben hiç iyi değilim. Seni gördüğüm günden beri tekrar görmek için fırsat kolluyorum. Aramanı beklemekten yoruldum. Ben galiba sana aşık oldum. Bilmiyorum bunu söylemek ne kadar doğru ama bilmen gerektiğini hissettim. İlk kez seviştiğimiz akşamdan beri tekrar buluşmanın hayalini kuruyorum. Israrla gelmiyorsun. Biliyorum, çok mantıklı görünmüyor ama bazen mantıksız da olsa bir şeyleri denemek zorunda kalmıyor mu insan? Lütfen bir düşün”

Aşağı yukarı buna benzer şeyler söylemeyi düşünüyordu. Telefon açıldı.

-        -  Efendim?
-        -  Gel.
-        -  Efendim..!?
-        -  Gelemez misin?
-        -  Anlamadım!
-        -  Gelmen lazım.
-        -  Saat kaçta?
-        -  En çabuk ne zaman gelebilirsin?
-        -  Sana ne zaman uygunsa.
-        -  Bekliyorum.

Adam yine geldi. Bu kez hızlı hızlı soluyan kadındı. Adamın dış kapıdan girişinden üst kattaki yatak odasına geçişi yirmi saniye sürmüştü. Bu kez kadın kendini adamın derisine işlemeye çalışır gibi sevişiyordu. Sonrası yine iyilik güzellik…

Eğer bir alışverişte iki taraf da veren konumundaysa ortada alışveriş yoktur. Ve bir alışverişte iki tarafın da veren olduğundan habersizsen kandırılıyorsun demektir.

Kadın cüzdanını açar...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder