23 Kasım 2011 Çarşamba

DUYMAK
  Duymak dışardan bir takım sesler işitmekten ibaret değildir..Bazen içimizden de sesler yükselir..Tıpkı güneşli bir günde içimden “Haydi fotoğrafa çık haydi Balat’a in” diye bir ses duyup ta kendimi Balat’ta bulmam gibi..
   Cadde de gezerken bir kaporta atölyesi ve bir araba altına uzanmış küçücük bir çocuk bedenine rastladım o gün ve yine içimden bir ses duydum “git ve tanış, fotoğrafını çek ”Kaportacıda çıraktı Furkan..Sohbet edebilmem için öncelikle ustasından izin almalıydım ve öyle yaptım..Kendimi tanıttım ve sonra onu dinledim..Furkan uzun zamandır bu tamirhanede çırakmış eve yardım ediyormuş çalışarak.. Okula gidip gitmediğini sordum o küçük başı hafif öne eğilirken belliki duyduğu hüzündü..Ben sebep olmuştum, benim duyurduklarım kulaklarının duyduğu..Her bir harfi tuzdan oluşan bir cümle yarasına basılmıştı sanki..Sanki o minik omuzlarına az önce altında tamir yaptığı araba yüklenmişti..ne kederli bir an’dı..
   Bir süre öylece durduk ikimizde..Sonra ben bir ses duydum “Okuyorum abla” ve bu sırada başını kaldırmış gözlerimin içine bakıyordu.Hayata yaşıtlarından yalnızca bir adım değil onlarca adım geride başlamıştı Furkan “ kapatabilirdi aradaki onulmaz farkı belkide..bunu kimseler bilemezdi..Peki ne olmak istiyorsun büyüyünce diye bir ses duyurdum tekrar yüreğine, “Doktor olacağım ben abla” dedi..
   Ve “Peki hastalandığımda gelirsem yanına bana da bakar mısın iyileştirir misin beni:) ?” dedim Furkan o kadar emin ve tok bir ses duyurdu ki yüreğime “Bakmam mı hiç abla ama sana bir şey olmasın sen hiçbir zaman hastalanma ben doktor olana kadar” “Tamam doktor bey dikkat ederim” dedim ve ikimizde gülümsüyorduk:)
  Furkan umutluydu..Duyduğu şeyin adı umuttu..Duyduğu yokluklara rağmen, duyduğu özlemlere rağmen tutunduğu bir hayali vardı çünkü..Bir çiçeğim varmışta onca kirin pasın ortasında onu öylece geride bırakıp kaçmış gibi kalleş gibi hissediyordum kendimi..Duyduğum mahcubiyetti..
  O simsiyah, yağa toza bulanık eve ekmek götüren küçücük elleriyle bir yol kenarı tamirhanesinde bırakıp giderken Furkan’ı, dışarda kuş cıvıltılarına karışmış çocuk cıvıltıları duyuyordum..Saçları taralı,yüzleri issiz,mavi önlüklü sabun kokulu güle oynaya okula giden çocukların seslerini..Okul saatiydi Furkan kaporta tamirhanesinde iken..Keşke ile başlayan bir cümle o gün duyduğum mahcubiyetin sesini hiç azaltmadı..Furkan’a ve Furkan gibi binlercesine bin selam olsun! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder