20 Ocak 2012 Cuma

Ece Borucu "Acı, resim, oturmak"

http://www.youtube.com/watch?v=5DyjUzNuryk




ÜÇ KAVRAM; Acı, Resim, Oturmak ;




Acı, resim ve oturmak kelimelerini "Stop motion" tekniğini kullanarak vermek istedim.Ödevim de Yahudi Soykırım'ını ele aldım.

Hamile bir kadının gaz odasında ki çaresizliğini gösteren yukarıda ki görselden yararlandım.

*"Gaz Odası" adlı görsel Halil Şimşek'e aittir.2006 yılında oluşturulmuştur.
Ancak videoda görülen Puzzle'ı ben yaptım.Benim kelimelerim acı , resim ve oturmaktı.Bunlardan acı kavramını Nazi'lerin soykırımında Yahudi bir kadının hamile olmasına rağmen gaz odasına alınmasını ve yok edilmesini anlatan bu görselle göstermek istedim.Acı kelime anlamı itibariyle can yakan , üzen , rahatsızlık veren anlamını taşır.Bu görseli acı olduğunu ve acıyı yansıttığını düşündüğüm için kullandım.Gaz odasında gaz maskesinin olmasını da ironik buldum.Gaz maskesi kadının yaşamasını sağlar öyleyse ölmesi için konulduğu odada başında gaz maskesi ile ne işi var gaz maskesi burada onun koruyucusu olmalı.Öyle değilse bile burada kadının bulunduğu yerin gaz odası olduğunu belirtmek için de yapılmış olabilir.Ama görseli, gerçekten beni etkilediği için kullandım.
Diğer bir kavramım olan resim kelimesini de görselin orjinalinin tuval üzerine akrilik resim olmasından yola çıkarak yansıttığımı düşünüyorum.
Oturmak kavramı ise, oturmak kavramının eylem olarak daha sık kullanıldığını düşünüyorum.Ama kavramı ilk gördüğümde bana oturmak kavramı oturma eyleminden daha ziyade alışmak, yada bir şeylerin yerine oturması anlamını getirdi aklıma.Bunu da en iyi puzzle ile anlatabileceğimi düşündüm puzzle parçalarının teker teker birleşmesi ile oluşturdum görselimi.

Puzzle'ı kolaj olarak kullanmak istemedim, çünkü Stop motion daha etkili bir teknik olabilir diye düşündüm. Parçaların yavaş yavaş birleşmesi ve bir anlam oluşmasını istedim.Video başladığında anlamsız görünüyor olabilir ama bu anlamsızlık kısa sürüyor ta ki parçalar birleşene kadar.Esasında anlamsızlıktan ziyade eğlenceli bir şeyler izleyebileceğimizi düşündürüyor da olabilir.Ben burada ters köşe yapmak istedim genelde Stop motion tekniği eğlenceli şeylerde, animasyon ve çizgi filmlerde daha sık kullanılan bir teknik.Puzzle olarak kullanılmasını araştırmalarımda hiç görmedim.Video'da ayrıca destek olacağını düşündüğüm bir müzik de kullandım.

*The Great Gig In The Sky / Pink Floyd.

Oturmak kavramının aslında bir şöyle bir anlamı vardır ya da şöyle bir çağrışım yapar ; içe oturmak ki bu da acıyı destekler ya da o anlamda kullanılan bir kavramdır.Yahudi Soykırım'ı herkesin, Dünya tarihin de içine oturan utanç tablosudur ve acıdır ki bildiğiniz gibi Yahudi'lere yapılan işkenceler özellikle de ayrım yapılmadan kadın ve çocuklara hatta doğmamış anne karnında ki bebeklerin bile hunharca katledilmesi çok acıdır.Aslında görselde her şey çok açık ve mesajını direk veriyor.Konu hakkında bilgisi olmayan biri için bile bir şeyler uyandırabilir.Yani hiçbir şey göze sokularak verilmemiş.Yalın ama etkili bir anlatımı olduğunu düşünüyorum hem acıyı hem oturmak (yerleştirmek, bir şeylerin yerine oturması) kavramını hem de resmi direk olarak verdiğini düşünüyorum.Acı, resim, oturmak kavramlarını bu puzzle ile yaptığım Stop motion tekniği ile bu şekilde oluşturdum.

Ece BORUCU NO: 20110104007

FVK.TÜRKÇE 1.SINIF

18 Ocak 2012 Çarşamba

Ayak/Soğuk/Bırakmak - A.Emre Köktaş (revize)




Ayak/Soğuk/Bırakmak

Bu anlamları stop motion tekniğiyle görselleştirmeyi denedim. Bir çemberin içinde yaşayan, belli bir "ayak" izinden gitmeye zorlanan, bütün yaşamsal yetileri başkaları tarafından karar verilmiş bir insan üstünden anlattım. Bu yetilerini kendisi yapamadığından dolayı artık hayata "soğuk" bakan biri olarak anlatmaya çalıştım. Çemberde olan diğer bir kişiden bir damla mutluluk görse bile bunun engellendiğini, eski yoluna gitmek zorunda olduğunu, duygularının saf dışı "bırakılmasını", lakin aklının içindeki düşüncelere kimsenin karar veremeyeceğini göstermek istedim. 

Eren YILAN-Nakarat (Hızlı-Ateş-Saklanmak)

                                                                   


                                                 HIZLI-ATEŞ-SAKLANMAK

Hızlı: Çabuk , seri, süratli.
Ateş: Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık. Tutuşmuş olan cisim. Mecaz anlamda coşkunluk, hırs, öfke, hınç, büyük üzüntü, acı olarak da kullanılır.
Saklanmak: Kendi kendini gizlemek, gizli tutulmak, Mecaz anlamda kaçmak.

Hızlı kavramını, hızlı geçen zamanla verdim. Zamanın hızından yakınan ve çaresiz bir karakterle anlattım.
Ateşi, öfke, sinir ve özlemle ifade ettim. Karakterin hızlı akan zamanın önüne geçememesinden kaynaklanan öfkesini anlattım.

Saklanmak kavramını da, kendini bir pansiyona hapsetmiş karakterle anlattım.   
    
     Hikaye, aslında geçmişinden kaçan bir adamın hikayesi. İnsanlarla iletişimi pek iyi olmayan, sürekli birileriyle yüzleşmekten kaçan bu yüzden herkes tarafından terkedilmiş bir karakter... Ayrıca özlenmiş bir kadın ve o kadına benzeyen bir tablo için kendini uzun süredir pansiyona hapsetmiş bir adam var. Zamanın hızlı geçmesine sinirlenen bu adam aynı zamanda delirme raddesine de gelmiştir. Battı balık hesabı zamanını boşa harcayıp kendini boş şeylerle meşgul etse de çare olmadığını fark edip bir şeyler yapılması gerektiğinin geç farkına varır.

     Ek olarak da videonun bazı kısımlarını hızlandırarak zamanın hızlı geçtiğini anlatmaya çalıştım. Ayrıca filmin adının ‘Nakarat’ oluşu, aslında sürekli aynı şeylerin başa sarışından ve tekrarlanmasındandır. 

F. Aysu Özbabacan Garip-Hırka - Gitmek


Garip-Hırka - Gitmek

                                               3 KAVRAM



Öncelikle kısaca kavram nedir onu açıklamak istiyorum.

Kavram: Fikir, olay insan veya başka şeyleri sınıflandırmaya yarayan kelime veya kelime öbekleridir. Kavramlar ağaç, dergi, kitap, makas gibi çok somut olabilir yâda özgürlük, önyargı gibi çok soyut olabilirler.

Kavramlar herkes için aynı manayı taşımayabilirler. Kavramlar, düşünce sürecimizin çok önemli bir parçasıdır. Çünkü onlar uğraşmak durumunda olduğumuz bir olay ve fikirden anla çıkarmamıza yardımcı olur. Çevremizi oluşturan etmenleri kolaylıkla anlayabilmemizi sağlar. Bu sebepledir ki kavramları sıkça kullanırız ve dilimizde de karmaşık fikirleri ifade edebileceğimiz çok sayıda soyut kavramlar yer almaktadır.

3 Kavramı da ayrı ayrı açmak gerekirse;


Garip: Sözlük anlamına baktığımızda, garibin farklı anlamları var. Kimsesiz zavallı anlamına gelirken aynı zamanda, acayip veya şaşılacak şey anlamına da gelir.

Hırka: Bir tür giysi bizi sarar sarmalar ve bizi soğuktan korur. Burada hırka kalıplarımız biz sımsıkı ona sarınmışız etrafımızı çevirmiş bu yüzden kutunun üstünü kapladım.


Gitmek: Sözlük anlamı olarak; Bir yere doğru yönelmek * Bir yerden veya bir işten ayrılmak * Çıkmak, ulaşmak * Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak * Bir duruma, bir sonuca ulaşmak, varmak * Yakışmak, yaraşmak * Tüketilmek, harcanmak * Götürülmek, gönderilmek * Yeter olmak, yetmek, yetişmek * Yürümek, yol almak * Dayanmak * Geçmek * Herhangi bir durumda olmak * Yok olmak, elden çıkmak * Ölmek * Başvurmak, yapmak * Bir şey zarar görmüş olmak * (makine için) İşlemek, çalışmak * (bir durum) Sürmek * Satılmak * değerlendirmek, saymak, karşılamak gibidir.

3 Kavram bir araya geldiğinde ise ortaya çıkan kompozisyon; kendi sarındığımız kişisel kalıplarımız, kendi yarattığımız dünya içinde (kendi ördüğümüz hırka) labirentte kaosla mücadele ederek engelleri aşmaya çalışmaya çalışan kişi görüyoruz. Buradaki gariplik hiç bir yere çıkmayan ya da sadace girdaba çıkan yolda engelleri aşarak nasıl yer değiştiriyor? İşte kendi ördüğümüz dünyada hayatın kaosuna rağmen bir şekilde engelleri aşarak ilerleyen insan tipini görüyoruz. Buradaki gariplikte bu engelleri nasıl aştığı ve girdaba (hayattaki kaousa) yakalanmadan bir şekilde labirentte bir yerden bir yere gidebildiğidir. Burada kafamızda soru işareti oluşuyor. Hayatta böyle değil midir zaten kendi ördüğümüz dünyada engelleri aşarak ama kendi küçük dünyamızdan, kalıplarımızdan ki o kalıplar bize ne kadar dar gelse de, çıkmadan yaşamak...
Teknik olarak maket yapmayı seçtim. Bir nevi oyuna da benziyor aslında içinde labirent olması. Bu tekniği kullanmamın sebebi ise özellikle kavramları daha açıkça vurgulayabilmek.




Acı-Bulut-Yaklaşmak Damla Taşsilen

                                           ACI-BULUT-YAKLAŞMAK
Görselleştirmeyi hedeflediğim kelimelerimi öncelikle tek tek anlamlarını düşündüm. Acı kelimesi bana en çok ölümü çağrıştırdı. Bulut kelimesi ise gelip geçici bir olayı, karanlığa girip oradan aydınlığa ulaşmayı ve yaklaşmak kelimesiyle bir bütün olarak hayatı, o hayatta geçen zamanı, görselleştirmeyi düşündüm.
 Kelimelerimi görselleştirmeden önce, tek bir resme, objeye ihtiyacım olmalıydı bu nedenle insan veya insanlar ya da çeşitli objelere gerek duymadım. Yaptığım çeşitli araştırmalardan sonra en yalın şekilde aktarabileceğim bir konu seçtim ve ona uygun bir teknikle kelimelerimi güçlendirdim.
 Görselin konusunu belirledim ve ilk olarak google' da kullanılması önerilen materyal örneklerine baktım ve neredeyse hepsi nesnesiz gayet soyut bir şekilde fakat niteleyici çalışmalardı. Bunun üzerine sadece 3 kelimeden oluşan bir kompozisyon hazırlamak için çok şeye ihtiyaç olmadığını gördüm.
 Yaşlanmış fakat hala mutlu bir çifti fakat sonunun gideceği yeri tahmin edebileceğimiz bir konu sectim. Yüzlerine gerek duymadım ve sadece ellerle anlatabileceğimi düşündüm. İlk olarak yaşlı ciftin el ele tutuşan bir fotoğrafı, 2.fotoğrafta ise yaşlı adamın öldüğünü, kadının elinden keserek anlatmaya çalıştım. Burada acı kelimesinin anlamını bulacağını düşünüyorum.3.fotoğrafta ise yaşlı kadının eli, onun hayatta tek kaldığını ve onunda ölüme giderek yaklaştığını göstermek istedim. Sonuncu yanı 4.fotoğrafta ise kadının da ölüme yaklaşmasıyla, üzerinden geçen bir bulutun karanlığından kurtulup artık başladıkları yerde olduklarını göstermek istedim.
 Bu görselleştirmede kolaj tekniği kullandım çünkü fotoğrafların birbirini pekiştirmesini istedim. Ayrı ayrı fotoğraflar da ya da farklı bir teknikle kelimeleri kuvvetlendiremezdim. Bu çalışma da kullanmış olduğum tüm fotoğrafları saat görünümüne getirdiğim bir karton üzerine yerleştirdim. Saati yaşlı çiftin o dönemlerine ait zaman sınırını gösterebilmek için kullandım.Bu şekilde konunun daha iyi algılanacağını düşünüyorum.
Öncelikle, kelimelerimin sözlük anlamlarını inceledim.
Şapkanın sözlük anlamları ;
1. Keçe, hasır, kumaş, ip vb. ile yapılan başlık.
2. Boru, baca, direk vb. şeylerin açık olan üst bölümünü havanın etkisinden korumak için takılan başlık.
 3. Bitki biliminde bazı bitkilerde, özellikle mantarlarda sapın üstünde bulunan, üreme organlarını taşıyan şapka biçimindeki organ.
4. Dil bilgisinde düzeltme işareti.
       Ben fotoğrafımda şapkanın genel olarak koruyucu bir simge oluşunu ele aldım. Şapka insanı soğuktan, sıcaktan, yağmurdan, güneşten vb. korur.

Kaybolmak sözlük anlamı olarak;
 1. Yitmek.
 2. Görünür olmaktan çıkmak, görünmez olmak.
       Ben fotoğrafımda 2. anlamı olan, “Görünür olmaktan çıkmak, görünmez olmak”  üzerinde durmak istedim. Ve çocuğu şapkanın altında kendince görünmez kıldım.

Saçmanın sözlük anlamları;
1. Saçmak işi.
 2. Denizcilikte, bir tür balık ağı, serpme ağ.
3. Avda kullanılan fişeklerin içine konulan, türlü boylardaki küçük ve yuvarlak kurşun tanesi.
4. Akla uygun olmayan, pestenkerani, absürt.

5. Yersiz bulunan.
6.  Yersiz, akla aykırı, tutarsız söz.
7. Böyle söz söyleyen veya iş yapan.

        Saçmanın sözlük anlamları arasından, benim fotoğrafımda kullanacağım, mecaz anlamı olan "Akla uygun olmayan, pestenkerani, absürt".


        Çektiğim fotoğrafta,  insanların bazı korkularının aslında saçma ve gereksiz olduğunu , bunların sadece kendi kafalarında, bazı kavram ve figürlere bir anlam yüklenmesi sonucu,  aslında korkulmayacak imgelere korku yüklenilmesi sonucunda oluştuğuna değinmek istedim.

        Fotoğrafa ilk bakıldığında küçük bir çocuk bir ağacın önünde duruyor  arkasındaki kişiden korkuyor ve bir devekuşu gibi şapkasının içine saklanıyor. Ben çocuğun saklandığı arkasındaki kişiyi "hayat-yaşam" olarak kişileştirdim. Küçük çocuk hayatını rahatça istediği gibi yaşayamıyor, korkuyor. Ama fotoğrafta hayatın aslında eğlenceli olduğunu yansıtmak için arkadaki karakterimin neşeli ve renkli görünmesini sağlamaya çalıştım. Bu şekilde, ondan yani hayattan korkmanın saçma olduğunu betimlemek istedim.

      Çocuk korktuğu hayattan saklanmak amacıyla şapkasının altına sığınarak kendisinin orada kaybettiğini düşünüyor. Ancak hayat hala küçük çocuğun onu görmesi için orada süslenmiş ve davetkar bir şekilde duruyor. Ne kadar eğlenceli olduğunu gösterip korkmuş küçük çocuğu bu eğlencesine davet ediyor. Ama çocuğun saçma korkuları ve bu korkuların getirdiği hayattan saklanma durumu onun hayatın ona sunduğu güzellikleri, renkleri görmesini engelliyor. Fotoğrafta, şapkanın altında hayattan kaçınarak, eğlenceyi kaçıran, korkak çocuğun kendi yaşamını renksizleştirmesini siyah beyaz efekt kullanarak belirtmeye çalıştım.

       Sonuç olarak insan birşeylerin arkasına saklanarak, hayattan kaçarak sadece kendi hayatının renksiz, sıkıcı ve neşesiz olmasını sağlar…


Ödevi tekrarlarken çocuğun kendisinin renksiz olduğundan dünyayı renksiz gördüğü anlaşılmıyordu bu nedenle dünyayı renksiz gördüğünü belli etmek için kendisi dışında kalan yerleri renksizleştirdim. Çocuğun baktığı ve "hayat"ın baktığı yönleri değiştirdim ve çocuğun neden korktuğunu öbürünün ise nereye baktığını belli etmeye çalıştım.


Özge Aktaş / Kaybolmak- Pencere- Güçlü




                                                            Üç Kavram
                                               Kaybolmak-Güçlü-Pencere
      Kavramların İlk olarak sözlük tanımlarına bakarsak;
Kaybolmak; ileriyi görememekle var olan algı eksikliği, inanamama. Hayatın içinde kaybolabilir bir insan, kendi ilişkisi içinde kaybolabilir, kendi soru işaretleri, kendi tabuları, kendi istekleri, kendi bilinçaltı içinde kaybolabilir. Yıllardır doğru olduğunu sandığı şeyin yanlış olduğunu keşfedebilir insan, bu kaybolmadır aslında. Bazen insan bilerek ve isteyerek yalnız kalmak için kaybolabilir. İstemediği insanlarla yüzleşmemek için kaybolabilir. Kaybolmak her ne kadar doğrudan bir şeyleri bilememek, şaşırmak, farkında olamamaktan dolayı gerçekleşen bir eylem gibi görünse de aslında bunun tam tersidir. Çoğu durumda kaybolan bir insan bir şeylerin farkında olduğu için kaybolur, bazı şeyleri görebildiği sezebildiği için kaybolur. Cahil mutludur ama düşünen insan kaybolur.   
Güç; Kontrol ve bilinçtir. Elinizde güç olduğunu bilmezseniz güçsüz olursunuz veya gücü kullanırsanız  güçsüz kalırsınız. Güç, insanların davranışlarını etkileme, kontrol edebilme yetisi. İnsanı ayakta tutmaya yarayan şey.  
 Pencere: Yapıları veya  ulaşım araçlarını aydınlatmak, havalandırmak amacıyla yapılan, çerçeve, cam, panjur, perde gibi eklentilerle daha kullanışlı bir duruma getirilen açıklık olarak tanımlanıyor.
        Kavramların görselleştirilmesi projesinde kolaj çalışmasını uyguladım. Çünkü kolajın fotoğraf ya da video gibi belli sınırlarının olmayışı, aklındakini istediğin bir biçimde uygulamak için en doğru teknik olduğunu düşündüm. Taslak olarak bakarsak, bir sandalyede oturmuş bir adam profili.
Kolajdaki kavramları açıklamak gerekirse;
Kaybolmak: içerik olarak, Buradaki kişinin kendi kişiliği, psikolojisi konusunda bir takım sıkıntıları var ve kese kağıdıyla bu durumunu gizliyor diyebilirim.
Biçimsel olarak, kişinin bulunduğu yerin zeminini parçalayarak ortamı kaybediyorum.
Pencere: Kese kağıdına açılan delikler aynı zamanda kişinin pencereleri var. Ve onlarla dış dünyaya bakmayı seçiyor.
Güç: Kişinin bulunduğu pozisyon giyim tarzı ve koltuğundan anlaşılıyor. Bu aslında bir güç gösterisidir. Takım elbisesi, oturma pozisyonu ve koltuğu… Evet bu adam çaresiz, melankolik dedirtmiyor tam tersi bu kişi güçlü biri diyoruz. Seçtiğim kırmızı koltuk imajının bu tezi tamamladığını düşünüyorum.
        Üç kavram projesi genelinde çalışmalarıma ilk eskizler çizerek, daha sonra çizdiğim eskizleri fotoğrafa uyarlayarak, en sonunda ise bu fotoğrafları kesip yapıştırarak; kolaj çalışması şeklinde bir yol izleyerek gerçekleştirdim.        

Zeynep Karakurt (su, yüksek, kalmak)


                                 3 KAVRAM (SU, YÜKSEK, KALMAK)
Kelimeleri tek tek ele almak gerekirse; su: yerine göre birçok farklı anlam çakıralabilecek bir kavram. Örneğin; yüksek bir yerden şarıl şarıl akan bir şelale hiddet, asilik belki kızgınlık gibi şeyleri akla getirirken, usulca yağan yağmurdan camımıza çarpan birkaç yağmur damlası romantiklik, hüzün ve hatta ruh haline göre insanı mutlu bile hissettirebilecek yeteneğe sahiptir. Öte yandan çölde kaybolan biri için susuzluktan gördüğü serap ise insana hayatının en acı hüsranını yaşatabilir. Sokakta top peşinde koştururken susayan çocuk için ise eve gelip doyasıya su içmek onu oyununa ara vermek zorunda bırakan bir angaryadan ibarettir. Sonuç olarak kelimelerin, kavramların var ya da yok, bir sürü ya da bir tek olması değil sadece o an içinde kişinin ihtiyaçlarına cevap veriyor olmasıdır önemli olan.Kişiden kişiye değişen bir diğer kavram ise; yüksek. Yükseklik korkusu olan biri için yüksek kelime olarak dahi en büyük korkulardan biri, yüksekte kaldığı her dakika ise geçmek bilmeyen tahammül edilemez bir durumken, yamaç paraşütü yapan biri için ise hayatın tamamını, bütün anlamları ifade eder. Yüksekten yola çıkarak yükseklik korkusunu ele aldığımızda bunun insan hayatı için ne denli önem arz ettiğini anlayabiliriz. Örneğin; yükseklik korkusu olan biri için trapezcilik yapmak imkansızdır ya da dünyanın en yüksek binasına çıkmak oradan aşağıya bakmak diğer insanlar için birer ayrıcalıkken yükseklik korkusuna sahip biri için tam bir işkence haline dönüşebilir.
Rastgele seçilen bu kelimeleri bir fotoğraf karesine soyut olarak yerleştirmeye başladığımda fotoğrafta kelimelerimden ilki olan su'yu bir bardakta göstermekten çok suyun rengi olan maviyi göstermeye karar verdim. Yüksekle ilgili ise korku faktöründen yararlandım fotoğrafta yükseği korku olarak görüyoruz.  Mavi renk suyun sakinliğini, dinginliğini ifade ederken mavi renkteki gökyüzü üzerindeki çapraz tahta parçaları kapana kısılı kalmış birinin çaresizliğini ve aynı zamanda içindeki korkunun tahtaya yansımasını gösteriyor bizlere.
Görselleştirme tekniklerine gelecek olursak; yaptığım işteki teknik, sembollerle anlatmayı denemek oldu. Açıkçası sembol kullanmanın hem daha açık hem de karmaşık bir yok olduğunu düşünüyorum zira, yapılan çalışmada sembole bakan kişi ya anlatılmak isteneni alıyor ya da çok uzak ihtimallerden bir şey oluşuyor kafasında. Bu da çalışmayı yapan kişinin işine gelir kanımca çünkü işin sahibinin yaptığını son noktasına kadar açıklamak zorunda olmadığını hatta insanların kafasında soru işaretleri bıraktığı takdirde daha başarılı olduğu kanısındayım. Birçok örneğini de görebileceğimiz sembollerle görselleştirme alanında belki de en önemlilerinden biri olan Le Lissitzky’nin ‘beyazları kırmızı kamayla vurun’ çalışmasından referans aldığımı belirtebilirim. Bu çalışmasında Lissitzk’nin yaptığı sembollerle normalde anlatılacak şeylerin daha etkili bir biçimde öne sürmek. Benim de yapmaya çalıştığım tam anlamıyla bu oldu çalışmada. Birbirinden farklı kelimeleri birbirinden farklı malzemelerle birleştirerek, bakıldığında hem anlatmak istediğim bir nebze anlaşılsın hem de bir kısmı gizli kalsın diye sembollerin en uygun yöntem olduğunu düşünüyorum.